Tedaviye tabii ki başlamadım. Çok pahalıydı, Bay Sheldon'a böyle bir şey yükleyemezdim; sonuçta bir kızı var.
Park bomboştu, kimse yoktu; gece saat biri beş geçiyordu. Aklıma Vanessa geldi. Kolumu açarak telefon numarasına baktım. Mesaj atmayı unutmuştum. Neden şimdi yapmıyorum ki?
Telefonumu çıkararak numarasını girdim ve rehbere kaydettim. Ah... mesaj atıp atmamakta kararsızdım.
O sırada çalılıklardan bir ses duydum. Kedi olduğunu sandım ancak daha da yükseldiğinde dönüp bakmak zorunda kaldım. Hiçbir şey yoktu. Kafayı yiyorum.
“Neden kendini öldürmüyorsun hala?"
Kafamın içinde bir ses yankılandığında telefonumu kapattım.
“Sence bir başkasının katili olmak mı iyi, kendi katilin olmak mı?"
Kulaklarımı kapadım. Daha fazla yankılansın ve konuşsun istemedim.
“Birisinin hayatına kendi hayatını tercih eder misin? Yapamazsın! İnsanlar sana ne kadar bok gibi davransa bile onları kendinden önde tutmaya devam ediyorsun! Öldür kendini! Değersiz bir hayatın var! Öldür kendini!"
Bağırdım. Sesi kulaklarımı kanatacaktı neredeyse. Ne erkekti ne kadındı. İnce ve kalın bir sesi vardı, cılızdı.
"Xanthus?"
Birisi kulaklarımdaki elime dokundu. Yerimden sıçrayıp ona baktım. Vanessaydı.
“N'oluyor?"
Onu gördüğüme şaşırdım. Gerçek miydi? Vanessa karşımda mıydı? Başımı iki yana sallayarak o mu diye tekrar baktım. Halüsinasyon değildi.
"Sensin."
Gülerek yanıma oturdu.
“Tabii ki ben olacağım, başka birisini mi bekliyorsun?"
Ona burada olmana çok sevindim demek istedim ancak bu cesareti kendimde bulamadım.
Derin bir iç çektim ve saçlarımı karıştırarak arkama yaslandım.
“Neler oluyor Xanthus? İkidir seni görüyorum ve ikidir iyi değilsin."
Vanessa'ya her şeyi anlatmak istedim. Bir şizofren olduğumu, beynimde bir iltihap olduğunu; kafayı yediğimi!
“Uykusuzluktan saçmalıyorum."
Elimi tuttu. Ona baktım. Yüzünde o sevimli gülümsemesi vardı yine.
“Sadece uykusuzluktan olduğunu sanmıyorum. Bana her şeyi anlatabileceğini bilmeni isterim."
Yutkundum ve önüme döndüm. Ona her şeyi anlatırsam benden uzaklaşırsa? Uzaklaşacak kadar yakın mıyız?
"Vanessa, benim arkadaşım mısın?"
Arkadaş...
Gülümseyerek başını hızla salladı. "Tabii ki!"
Nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Bir insana her şeyi açıklamakta doğru mu yapıyordum?
"Bunu söylediğimde benden uzaklaşacaksın."
Ona dönerek baktığımda yüzünde hoş olmayan bir ifade vardı. Kaşlarını çatmıştı, sanırım bana kızmıştı. Babamdan çok farklıydı.
“Senden asla uzaklaşmam, söz veriyorum."
Çok mu çabuk güvendim? İçimde anlamadığım şekilde ona karşı bir güven duygusu vardı. Sebebi yok ama sadece güven diyorlardı bana.
“Nereden başlarım bilmiyorum. Normal bir insan nasıl başlar ki cümlesine?"
Çok sık konuşan bir insan değildim. Konuşacak kimsem yok ki konuşan birisi olayım? Sesler dışında benimle konuşan yok!
"Vanessa ben aklımı kaçırıyorum, kafayı yiyorum resmen. Sürekli bir şeyler görüp duyuyorum."
Şaşırmıştı. Bunu dememi sanırım hiç beklemiyordu.
"Bir şizofrenle oturmak ürkütücü bir hâl katıyor değil mi?"
Başını sallayarak onayladı. "Ama bu seni havalı yapıyor!"
Kaşlarımı çattım. "Ne?"
Güldü. "Aynı bir dizi karakteri gibisin."
Kapüşonunu başına çekip ayağa kalktı. Ellerini hızla kapüşonlusunun cebine koydu. Sonra kamburlaşıp yüzüne garip bir ifade takındı. Karşımda bir ileri, bir geri yürümeye başladı.
“Ben gizemli Xanthus! Dizinin baş karakteriyim!"
Değişik bir ses tonu yapmıştı. Gülmemek elde değildi. Hafifçe güldüm ve onu seyretmeye devam ettim.
"Anormalim ama normal insanlardan çok daha iyiyim!"
Gerçekten öyle mi düşünüyor? Anormal insanlar, normal insanlardan daha mı iyi? Gülmeyi bıraktığında o da normal hâline dönüp yanıma geri döndü.
"Gerçekten iyi birisi olduğumu mu düşünüyorsun?"
Başını sallayarak onayladı.
“Okuldaki çocuğu boğmaya çalıştım, hâlâ iyi birisi miyim?"
Şaşırdı ama çokta tepki göstermedi.
"Eminim isteyerek yapmamışsındır, çocuk sana bir şey yapmıştır."
Bir süre sessiz kaldıktan sonra başımı sallayarak onayladım. Az kalsın orada bende ölüyordum. Zaten James bu yüzden beni içeri atamamıştı, görünen hasar bende daha çoktu. Vanessa nasıl beni bu kadar iyi tanıyıp anlıyordu acaba...
"Ee, tedavi olacak mısın?"
Reddettim. Neden dercesine yüzüme baktı.
"Tedaviye yetecek kadar param yok, onu karşılayabilsem ilaçları karşılayamam. Zaten etrafımda zarar verebileceğim insan yok, her şey benimle ilgili; bu yüzden umrumda değil."
"Korkmuyor musun?"
"Korkuyorum." Derin bir iç çekip ona baktım. "Ama buna alışacağımı umuyorum, başka çarem yok."
hayatım düzene girince çalışıp öderim diye düşünsene ya ):